28 Kasım 2010

Liverpool


Geçtiğimiz hafta Liverpool’daydım. Manchester’a sadece 1 saat mesafede olduğu için çok plan program yapmadan günübirlik bir gezi düzenledik bir arkadaşımla beraber. Öğle suları saat 12 gibi yola çıktığımızda acaba geç mi kaldık diye düşünüyorduk ki gün sonunda sanılanın aksine Liverpool hakkında yazılabilecek çok fazla şey olmadığını farkettim. Tabii ki bu hiç bir şey bulamayacağınız anlamına gelmiyor, sadece gittiğiniz yerden ne beklediğinize bağlı. Benim için (aslında oraya giden hemen herkes için) Liverpool’un önemi Beatles’ın bu şehirden çıkmış olmasıydı. Liverpool’daki Beatles etkisi başlı başına bir yazı konusu olacak nitelikte, yazımın ilerleyen bölümlerinde bundan biraz bahsedeceğim.

Liverpool şehir güzelliği olarak Manchester’dan farklı değil, yani endüstriyel bir şehir olarak Liverpool doğal güzelliklere pek sahip değil. Ancak yapı olarak meydanlar çok daha geniş ve binalar birbirinden çok daha bağımsız, ayrıca İngiltere’de eğimli yol diyebileceğim oluşumları ilk defa burada gördüğüm için kalbimde ayrı bir yere sahip oldu :)





Bunun dışında diğer büyük şehirlere nazaran daha homojen bir toplum var Liverpool’da. Yani Manchester’da çok rahatlıkla başka milletlerden insanları seçebiliyorsunuz. Çinlisi, Pakistanlısı, Siyahı... Ama Liverpool çok “İngiliz” bir şehir ve tüm şehir neredeyse sadece iki şey üzerine işliyor. Beatles ve Liverpool futbol klübü. Tüm İngiltere’de olduğu gibi burada da futbolun önemi çok fazla ve şehirlerinin takımına (ki bu takım da dünyanın sayılı klüpleri arasında) çok fazla sahip çıkıyorlar. Mesela atkı takan herkes “Liverpool FC” atkısı kullanıyor ya da hemen her mağazada Liverpool klübünün ürünleri satılıyor. Futbol klübü şehir için gerçekten önemli bir ekonomi kaynağı olmuş durumda. Ancak Liverpool futbol klübünden daha büyük bir ekonomi kaynağı var ki neredeyse gezdiğiniz her yerde bu etkiyi görebiliyorsunuz. BEATLES.

İnsanların farkında olup olmadığını anlayamadım ama Liverpool Beatles’ı tamamen bir ticaret aracı haline getirmiş. Grup üzerinden para kazanılabilecek ne varsa yapmışlar. Beatles hediyelik eşya dükkanları, barları, müzeleri, müzik dükkanları ve gruba gönderme yapan daha bir sürü ticaret yolu. Çok enteresan yemek yemeye gittiğimiz Burger King içinde bile boydan boya Beatles resimleri vardı.



John Lennon ve Ben
Burger King içindeki Beatles posteri
Tüm bunlar içinde gerçekten ilgi çekici olanlar da vardı tabii ki, örneğin Cavern Club. Burası Beatles’ın keşfedildiği yer olarak bilinir. 1961-1963 yılları arasında grup bu barda 292 defa sahne almıştır ve bu süre içinde kendilerini ileride efsane haline getirecek adımları atmışlardır. Bunun yanısıra mekan zaman içinde rock müziğin bir çok ünlü ismine ev sahipliği yaparak (Elton John, The Rolling Stones, Queen...) rock tarihinde gerçekten önemli yerlerden biri olmuştur. Ancak 1973 yılında belediye tarafından “buradan metro hattının havalandırması geçecek” gerekçesiyle kapatılmıştır. Ne var ki o havalandırma asla oradan geçmemiştir. Çok tanıdık bir hikaye türü bizlere sanırım.

Yukarıda yazdığım gibi Liverpool halkı Beatles adını çok iyi kullanıyor gerçekten, bu nedenle kapatılan bar sonradan aslının 2-3 bina yanına aynen inşa edilip tekrar işletmeye  açılmış. Aşağıda Cavern’in kapatılmış haliyle yeniden inşa edilmiş halinin içini görebilirsiniz.
Yeni Cavern'in girişi
Cavern'in ilk girişi



Liverpool gezisinde beni en heyecanlandıran kısımlardan biri denizi gördüğüm zamandı. Tabii ki artık ona deniz değil okyanus dememiz lazım. O gün hava çok bulutlu olduğu için limanın çok karanlık bir havası vardı ancak İngiltere bir ada olmasına rağmen geldiğim günden beri hiç deniz görmemiş biri beni olarak oldukça mutlu ettiğini söyleyebilirim. Hava sisli olunca gizemi biraz daha arttırmak için fotoğrafları siyah beyaz olarak çektim :) Alın size biraz okyanus havası...





 Liman demişken, burası Liverpool’un en turistik yerlerinden birisi sanıyorum, turistik derken tabi İstanbul Sultanahmet havası beklememek gerekiyor, liman boyunca binlar ve içlerinde çeşitli cafeler, galeriler, bir kaç turistik dükkan, hepsi o kadar. Buranın da en dikkat çekici tabii ki yine Beatles ile ilgili, beatles tarihini anlatan bir müze ancak giriş ücreti 12 pound gibi yüksek olduğu ve kendileriyle ilgili hemen her şeye internet üzerinden ulaşmak mümkün olduğundan içeriye girmeyi tercih etmedik. Bu sırada denizden bi geminin karaya yaklaşmakta olduğunu gördüm, neden bu kadar yaklaşıyor derken kanaldan karaya doğru çıktı. Meğerse turistleri gezdiren hem denizde hem karada giden enteresan bir araç yapmışlar adı da tabii ki bir Beatles şarkısına “yelow submarine” gönderme olarak “yellow duckmarine”


Bu kadar gezi yeter, biraz eğlence arayalım dedik ve sokaklarda dolaşırken gördüğümüz bir kaç barın içine girdik. Manchester da gördüğümün aksine çoğunda canlı müzik vardı. Bizim girdiğimiz yerdeki grup Blues çalıyordu, ama ne çalmak...Yaş ortalaması ise abartmıyorum 60 vardı ama işte her an şaşırıyorum bu memlekette çünkü hepsi şarkılara eşlik edip dans ediyorlardı bu yüksek sesli müzikte. Aslında bu gibi durumlar sıkça başıma geliyor artık alışmam lazım sanırım. Yıllardır dinlediğim müziklerin hepsinde eğlenen ve onlara eşlik edebilen insanlarla dolu burası... Her neyse, Liverpool genel olarak aklımda çok fazla iz bırakmasa da bir kaç nedenden dolayı görülmeye değer bir şehir, hatta o kadar değer ki ertesi gün atladım otobüse tekrar gittim, ancak bu sefer önceki gece düşürdüğüm cüzdanımın bulunduğu haberi gelmesi üzerine :)

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder