18 Ekim 2010

Stadlarımızı Tanıylalım Vol.1


Buraya yazmayalı bir ay olmuş, burası için uzun bir zaman ancak bu kadar zamandır yazmamam bir anlamda da artık başıma gelen şeylerin veya gördüğüm yerlerin tanıdık hale gelmesinden kaynaklanıyor. Sanılan kadar farklı bir dünyada yaşamıyorum açıkçası, hatta İstanbul’daki hayatım için çok daha hızlıydı diyebilirim. Dışarıdan her yer gibi burası da farklı görünüyor ancak içine girip vakit geçirdiğinizde o yeni konumunuzu da uzun zamandır deneyimliyor gibi hissediyorsunuz. Ancak çok uzun zaman aynı yerde de yaşasanız o olağanlığın içinden yeni deneyimler elde etmeniz her zaman mümkün. Tamam, fazla edebiyata kaçmadan bu yazımdaki konuma dönmek istiyorum. 

Konumuz Futbol. Çoğu kişinin bildiği üzere Manchester futbolun başkentlerinden biri. Dünyanın en önemli futbol takımlarından biri (Manchester United) ve çok önemli yerlere gelecek gibi görünen bir diğeri (Manchester City) bu şehire ait. Şimdilik ikinci sırada olan takımla ilgili yazmak istiyorum, diğeri için özel bir yazı hazırlayacağım.
 
Öncelikle Manchester City ile ilgili çoğu kişinin bilmediği veya farkında olmadığı şeylere değinmek istiyorum. Manchester United, dünya çapında herkes tarafından daha çok bilinmekte ve daha çok saygı görmekte, ancak Manchester’da yaşayan yerel halk için durum çok farklı. United daha çok turist takımı olarak değerlendiriliyor burada; yani şehirle çok ilgisi olmayan, daha çok uluslararası platformda kendisine yer edinmek isteyen, biraz da züppe bir imaj çiziyor. Ancak Manchester City şehrin gerçek takımı olarak görülüyor. İlk günlerde bütün orta yaş insanların üzerinde City formaları görüp şaşırıyordum, ne kadar fazla taraftarı var bu takımın diye , ancak gerçekten de Manchester United formasını sadece gençler -muhtemelen başka yerlerden gelen üniversiteliler- üzerinde görüyorum. Bir not daha, geçtiğimiz sezonlarda Manchester United forması giyen Arjantinli futbolcu Tevez rakip takım Manchester City tarafına transfer olunca şehirde kendisi için pankart açılmış “Welcome to Manchester” (Manchester’a Hoşgeldin) diye. Oradan anlayın durumun ne kadar ciddi olduğunu.

Manchester City hakkında bu kadar yazdıktan sonra konuyu bir örnek dahilinde daha elle tutulur bir hale getirmek istiyorum. :)
 
Tarih: 30 Eylül 2010  Yer: City of Manchester Stadium  
Manchester City – Juventus (UEFA Grup Maçı)

Tamamen tesadüf eseri, okulun ilk haftası tanıtım standlarını gezerken 10 pound vererek aldığım bilet buradaki ilk futbol seyrini yaşattı bana. Maç saat 20.05’de başlayacaktı bende geç kalmayayım, sıra beklemeyeyim diye yaklaşık 2 saat önceden yola çıktım. Yolun şehir merkezinden otobüsle 10 dakika sürmesi yetmezmiş gibi, stada vardığımda sadece güvenlik görevlileri vardı ve onlar da hazırlıklarla meşguldüler.



Çok fazla futbol stadyumu görmüşlüğüm yok ama içeri girince karşılaştığım manzara beni gerçekten heyecanlandırdı, çim sahanın yeşili bile bir güzel gözüktü gözüme :) Bu görüntünün içinde olmak istedim hemen, yalnız olduğum için tanımadığım birine verdim beni çeksin diye ama beni mi stadı mı çekeceğine karar veremediği için biraz enteresan bir fotoğraf oldu.



Etrafta daha kimseler olmadığı için, biraz etrafı gezmek istedim ve içeride kendime çok eğlenceli oyuncaklar buldum. Futbol izlemenin keyfi dışında gerçekten eğlenceli zaman geçirmeniz için bir çok olanak sağlamışlar, takdir ettim. Örnekleri aşağıda paylaşıyorum.


Yukarıda bahsettiğim Arjantinli futbolcu Carlos Tevez
                                      
 Bu arada stadın içinde gördüğüm, bana çok ilginç gelen bir ayrıntıyı da fotoğrafladım, ucu çok açık. Sadece paylaşıyorum, hiç bir şey eklemeden. Üzerine siz yorum yaparsınız artık.



Maç saati yaklaştıkça yavaştan dolmaya başladı tribünler, ve Manchester City ısınmaya çıktı. Bu sırada herkes gibi bende fotoğraf makineme davrandım ve bugüne kadar hayranlıkla izlediğim bir çok oyuncuyu 10 metre kadar yakınından görme imkanı yakaladım.






Bu arada maç süresince aklımda kalan bazı ayrıntılar oldu. Juventus taraftarı yaklaşık 200 kişi kadar olmasına rağmen tüm City taraftarılarından daha çok sesleri çıkıyordu. City taraftarları İngiliz geleneğine uygun sessizce maçı izleyip sadece önemli pozisyonlardan sonra “ahhh, woooww..” benzeri sesler çıkartıyorlardı. Bir de devre arasında bizdeki Hakan Peker, Serdar Ortaç yerine Metallica ve Morrissey çalması beni ilk anda çok şaşırttı ama sonra nerede olduğumu hatırlayınca toparladım. Onların müziği sonuçta, garipseyecek bir durum yok.



Oturduğum yer oldukça iyiydi, ama maçın kalitesi açısından aynı şeyleri söyleyemeyeceğim. Sonuç 1-1. Ama olsun, zaten etrafıma bakıp neler olduğunu anlamaya çalışmaktan oyunu çok izleyemedim. Gece bu şekilde bitti. Şimdilik bu kadar, bir dahaki yazımda Manchester United kısmını anlatmak istiyorum, tabii ki Bursaspor-Manchester United Şampiyonlar Ligi maçı sonrasında.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder